yüreğim son kez atıyor sende, sende neşeleniyor gönlüm, bir kez daha sendeyim, aşığım ve savruluyorum her yaprağında, tutunuyorum dallarına el diye... ellerim ıslanıyor, gözlerim ıslanıyor, saçlarım ıslanıyor ama yüreğim ... sen sonbahar. o bahar, sen sararmış yaprak. o papatya, nergis, hüsnüyusuf, o çiçek çiçek bahar...
ah sonbahar sonucu baharım, hazanım, hüznüm, doğmamış kız çocuğumun adı sonbahar, her yağmur damlasında yıkanıyor bir kez daha sokağın, bağın bahçen, çatıların, kuşların, insanın, üşüyen sokak kedilerin
yıkanıyor içime çöreklenmiş umutsuzluklarım
nasıl da nazlı nazlı son dansıyla düşüyor yaprağın, son vedasında bir iz bir his bırakıyor. telaşsız, kaygısız ve sensizliğe melankoli değil, sende görevi tamamlamış olmanın huzuruyla ve yeni bir tene kavuşurcasına buluşuyor toprakla. sona varış gibi değil yeni bir başlangıca uzanırcasına, huzurlu uykuya gider gibi...
hoyratlaşmasa yağmur, telaşlanmaz yapraklarının gidişi, savrulmaz ordan oraya. yağmur bu belli mi sağı solu, bazan gelgeç bazan çisil çisil bazan ise deli dolu... onuda rüzgar mı yönlendirir. usul usul öperken yanağından bazan ise poyraza dönüp her yeri birbirine katan. işte sonbahar sende herşey, tüm bir hayatın özeti...
neşede, hüzünde, çalkantıda, düşmelerde, kalkmalarda... üşümeler de var sende , güneşin tadı da... işte bu yılda yine ben varım sende, seneye varır mıyım sana, sen bana nerede gelirsin... bu kentte mi buluşuruz, başka gök kubeler altında bilemem ama işte bu yıl sendeyim, kışa daha var, doyasıya soluyorum seni...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder