21 Şubat 2013 Perşembe

BANA İYİ GELİYORSUN


Tırmandı çocukluğunda kalan masalların
Göğü delen fasulye merdivenine
Bir kara tespih tanesine atladı, en tepeden avuçlara
Yuvarlandı siyah geceden, kara tanelerden
 Kaydı avuçlara
Kehribar mıydı?
Anlamazdı ki
Tutundu biriktirdikleriyle
Sımsıkı kucakladı her bir taneye
Bir sarhoşluk sardı,
Elma kokuyordu
Nargile çekmiş parmaklardan
Bir şiire düştü
Tespih tanesiyle yuvarlandı, bir iki sallandı
Bir elden öbür ele geçti
Masaldan sıyrılıp gerçeğe dönüştü duyulan her söz
Mavi gözler çağırıyordu
El verdi ufak gülüşler
Takıldı bir gülüşün dalına
Aktı yüreğinin tam içine derken
Kalabalıktı
Bir köşeye sindi
Bekledi sırasını
İçine damlıyordu
Ilık ılık
Sıcacık
Her söz
Her gülüş
Her tespih tanesi dönerken parmakların arasından
Henüz kirlenmemişken
Kaynağından değil
Her yanından içilen serin dereler gibi
“bana iyi geliyorsun” dedi
Uzaktaydı
Çok uzakta

20 Şubat 2013 Çarşamba

Gelirken biraz İstanbul getir...
Biraz tuz biraz nem,
Martıların çığlığını,
Kadıköy simitçisinden pazar sabahını
İyot kokusunda simit getir
Gelirken İstanbul getir
Masal getir
Asalet
Sevdalar
Çağlar deviren çağlar açan güç getir
Balık ekmek kokusu
Boğaz köprüsünün bulutlu siluetini
Kasırlardaki ayak izlerine yağan yağmur getir, kar getir
Laleler getir bahar bahar
Erguvanlar getir geçmeden mevsimi
Beyoğlu’nun telaşını, Taksim’in kalabalığını
Sarayların saltanatını
Sultanahmet’in semalarında yükselen ezanı
………
Hepsini değil
Biraz İstanbul getir
 

KAÇ KİŞİYİM

ben kaç kişiyim ..... sen kaç kişisin deme tekim, birim tek olsan bir olsan sevmezdin beni ..... olduğum gibi sevmezdin öfkemde, sabrım da, ...