Güneşli bir havada çardakların
altında gölgelere çekildiğimiz ve oksijeni doyasıya çekmeye çalıştığımız halka
açık dinlenme alanında oyunlarına sınır konulmayan sınırsız bir özgürlükte
koşuyor iki yaşlarında bir oğlan çocuğu. Yüzündeki mutlulukta kaybolabilirsiniz.
Maviye çalan yeşil gözlerinde doğuyor güneş, ellerinden açıyor tüm çiçekler.
Nereye nasıl bastığının önemi yok, her yere dokunabilir, korkmadan,
korkutulmadan çiğneyebilir çimenleri. Masadan başlıyor çarpık çurpuk basarak
özgürlüğüne adım atmaya. Koşuyor, gülüyor, küçücük bedeninden kocaman kahkahalar
çıkararak sonra en başa dönüyor ve sığınıyor anne kucağına. Orda duruşu üç beş saniye yeniden sıyrılıp anne
eliyle yere ve yeniden yenden başlıyor koşmaya, geri dönüyor ve masanın en tehlikeli,
sivri köşesinden tutup yükseliyor masaya doğru. Anne korkarak elini uzatıyor,
daha dokunamadan çenesini vuruyor masanın en sivri köşesine, maviye çalan yeşil
gözlerden bir anda yağmur boşalıyor, kahkahayla çınlayan sesi ağlamayla acıya
dönüyor. Masanın karşısında oturan baba sesleniyor “ah et oğlum ah " Suçlu
masanın köşesi. Oğlunun canını acıtan, neşesini, özgürlüğünü bölen cansız,
insanın bıraktığı yerde hizmet için duran masa suçlu. Oğlan çocuğu, anne- baba
değil masa suçlu. İşte o an anlıyorum neden hep karşıdaki suçludur. Neden hiç
kimse kendini suçlamaz. Çocuk masanın en
sivri köşesinden tutar yükselir, çarpar canı acır masa suçlu. Koşar, düşer,
yere kapaklanır dizi acır, kanar, yer suçlu.
Çocukken öğreniyormuş insanoğlu
her daim suçsuz olduğunu…
Aldatılırız, terk ediliriz, karşı
suçlu
Terfi edemeyiz, üstler suçlu
sınavı kazanamayız, soru hazırlayıcılar, kuralları belirleyenler suçlu
işe geç kalırız, gelmeyen otobüs şoförü suçlu
toplu taşım aracına son yolcu sıkışmaya çalışırız, yolcu alan şoför suçlu , eğer ki bizi almayıp yolda bırakmışsa yine şoför suçlu
faturları ödeme son gününe bekleriz, kuyruk oluşur ödemeyi alan kişi yavaştır ve tümden suçlu
Yollar pis, belediye suçlu
Konu komşu selam vermez, onlar
suçlu
Hız sınırını aşarız “canım bu
yolda da bu hızla gidilmez “ , sınır koyucular suçlu
Ölümler, yaralanmalar, kader
suçlu
Kanun koyucuları seçen biz değil,
seçilenler suçlu
Biz sütten çıkma ak kaşık
Masaya, çarpan, yere düşen
çocukluk suçlu değil. Hayatımızdaki insanları hep cepte varsaydığımızdan onları
hırpalayıp kaybeden biz suçlu değiliz. Yollara, piknik alanlarına, toplu yaşam
alanlarına çöp atan biz suçlu değiliz. Hız sınırına uymayan, kazalara sebebiyet
veren, ölümlere davetiye çıkaran, konuya komşuya günaydın demeyen, kendimizi
dünyanın merkezi sayıp herkese tepeden bakıp “onlar beni görsün “ diyen biz
suçlu değiliz. Üstümüze düşen görevlere değil, karşıdakilerin görevlerini yapıp yapmadıklarına odaklanan biz suçlu değiliz.
“Ahh et oğlum ahhh et “
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder