26 Mayıs 2013 Pazar

MEMLEKET HAVASINDA


MEMLEKET HAVASINDA

Malatya’nın bir yerinde doğanlar Malatya’ya gelenler, kendini Malatyalı sayanlar buluştu bir dere başında. Kalabalık olur da müzik olmaz mı? Vurdu davulcu tokmağını davula…

“Malatya Malatya bulunmaz esin
Gönülleri coşturur ayla güneşin”

Coştu da Malatyalı. Bu ritmi duyup da coşmayan, halaya durmayan Malatyalı var mıdır? Ben bile coştum. Ben ki türkülere hep yabancı kalmışımdır. Duydum mu davulun sesinden zurnayla Malatya Malatya’yı ayaklarım durmaz yerinde…

“Bu dere kumlu dere
Neni de yârim neni
Kumunu sere sere
Neni de yârim neni”

Eee, dere başında ve ayni toprağın insanıysan, ayni geleneklerin ortak paydasıysan ayaklar yabancılamaz. Vurur ayaklar çimli toprağa. Yandan ulaştı elime unuttuğum bir tat " dürmeç" aman Allah’ım kaç yıl olmuş yemeyeli? Ama damağım unutmamış tadı...
Davul çalmaya zurna söylemeye, eller küçük parmaklarda, ayaklar toprağı dövmekte. Kadın erkek el ele. Bu memleketin insani bir başka... Ne mezhep, ne etnik köken, ayrılmaz birbirinden bu toprağın insanı. Zılgıt da çeker, halaya durur, semah da çeker. Selamı bir başkadır. İnancını, bağlı olduklarını, sorgulamaz. Yüreğini görür, paylaşmak ister. Çayını, çorbasını, evini ekmeğini... Değil miyiz ayni gökyüzünün altında, ayni yeryüzünün üstünde. Öldüğümüzde ayni toprak değil mi gömüldüğümüz? Ne gerek var yaşam dediğimiz kısacık zaman diliminde selamsız, paylaşımsız ölmelere...
Çocuk sesi bastırıyor zurnanın sesini... Çocuk varsa dünya yaşanası bir yer. Susarsa çocuk sesi bilin ki o gün kopacak kıyamet. Susacak, duracak dünya, ölecek tüm canlılar ve solacak tüm yeşillikler, toprak olacak tüm ümitler, var olanlar, ceplerinizde var saydıklarımız...

"Karamık dalını eğmiş kenara kenara
Yolcular buradan gelip geçmesin diye "

Sazıyla inletiyor sözleriyle acıtıyor genç sanatçı. Yüreğime değiyor sesindeki inleyiş. Çocukluğum ve abim düşüyor aklıma. O söylerdi bu türküyü ama böyle acımazdı yüreğim. Oyun gibiydi onun bu türküyü söylemesi. Türküyü söylerken karamuk dallarının suya değdiği dere kenarında yürürdük. Eğer vakit sonbaharsa bordoya dönmüş meyveleriyle ellerimiz kararıncaya kadar yer ve dilimizde biraz da alaycı;

"garaaaaamih dalini egmis keenaraaaa kenaraaaa
Yolcuuuuuuuular buradan gelip geçmesin diyeee geçmesin diyeeee"

'E'ler, 'a' lar uzatılır gerekli gereksiz yerde. Ne anlardık ki biz notadan, seslerden. Hikâyesinden, duygusundan, yerinden-yöresinden... Oyundu her söz, her bakış,  her duruş. Türküdeki acıyı anlamak bizi isimiz değildi. Meğerse acı büyüklerinmiş...

Simdi sanatçı türküyü soyluyor ya yüksek perdeden ve vururken sazının tellerine, ben çocukluğumdaki neşeyle gecen o anılarıma mı bıraksam kendimi, yoksa şimdiki ben ve sızlayan yüreğime mi? Bundan mıdır kimsenin büyümek istemeyişi ve yas alınsa bile içimizdeki çocuk hikâyesine sığınmalar bundan mıdır? Ne dert, ne kasavet, ne anılar, ne çocukluk… Buğun bir arada olmadaki maksat bir selama, bir halaya ve yufka üzeri etli pilava ortak olmak değil midir? Simdi niye söylersin bu türküyü, vur surdan neşelisinde sazının tellerine. Maksat bir günlük olsun çocuk olmak. Yatırmak karpuzu derenin soğuk suyuna, atmak mangaldaki kor kömürlere etleri tavukları, köfteleri... Maksat neşeyle buluşturmak elleri... Sanmayın acıyı yok saydığımı. Zaten buluşmuyor muyuz yasımızda, cenazemizde, sıkıntımızda. Biz bu toprağın insani yok saymayız hiç bir duygumuzu.
Vur davulcu, koyma zurnayı yalnız. Eller buluşur seninle ve bir anda herkes tanıdık, herkes ayni memleketli. Ne Arguvan, ne Hekimhan, ne Doğanşehir, ne Güzelyurtlu, ne Ballıkayalı, sadece Malatyalı olmaktır burada olmak. Memleketimiz kadar cömert ve sıcak olmak.

26 Mayıs 2013, Ankara

2 yorum:

  1. Memleket havası tam da ortamına düştü.

    YanıtlaSil
  2. Değerli Okurlar...

    Sevgili hemşerim Sebahat Kara'nın bu yazısını, "Ankara'da Malatya Bahar Şenliği" balığı altında Malatya Haber Com'da yayınlanan haberimde de okuyabilirsiniz.


    www.malatyahaber.com/haber/ankarada-malatya-bahar-senligi

    YanıtlaSil

KAÇ KİŞİYİM

ben kaç kişiyim ..... sen kaç kişisin deme tekim, birim tek olsan bir olsan sevmezdin beni ..... olduğum gibi sevmezdin öfkemde, sabrım da, ...