“Annene iyi bak ben buradayım” diyordu, içten, yumuşak, orda olduğunu, yanındaymış gibi, bir el uzağında olduğunu hissettirmeye çalışarak.
Karşıdaki için sadece ordadır yani uyandığında salonda ya da banyoda olmayacak kadar uzaktadır. Ordadır bir ses uzaklığında ama önce aramalı yardım istemeli. Ona ihtiyacını göremeyecek kadar uzakta. Oysa orda olduğunun yetmediği anlar gelir. Zaman hançer gibi saplanıp kanırta kanırta parçalar önce ellerini. Çünkü ilk el özler sonra bağrından içeri süzülür sinsice, engel olamazsın. Ordadır, sadece orda, çağıracağın yerde. Olsun, ya olmasaydı, yanında değildir ama ağlayacağı bir ses vardır. Bazen o kadar daralır ki insan. Elin uzanır telefona birine ağlamak, çocukça sığınmak istersin ama olmazsa, kendine ağlarsın. Duvarlara bakarsın yalnızlığını, ağlarken elini tutacak birinin bile olmadığını yüzüne vurur. Yanında biri yoktur ama varsa orda ki, birazda olsa içine oturan kara bulutlardan bir güneş zorlada olsa ışınlarını yüreğine sunar. O küçücük ısı bile bir enerji yumağıyla, dik tutar hayata karşı. Ya olmasaydı orda ki, işte o vakit kendi kendini şarj eden aletler gibi olacaktı. Her sabah elinden tutacak, her gece iyi geceler dileyeni kendi olacaktı. Hem ana hem çocuk. Yorulacaktı, kendine yetmeye çalışırken tükenecekti, önce yüreği, sonra bedeni. Ondandır yanındaki yoksa oradaki olmalı. Orda olduğunu bildiğin. Hiç aramasan, sormasan, sen istemeden yanına gelemeyen olsa da, çok darda kaldığında birinin ona sığınacak liman olmayı istediğini bilmek güzeldir.
Peki, hep orda ki düşünülürde ya orda ki kişinin yanında biri var mıdır? Yada onun sığınacağı bir başka orda ki. Hep güçlü biri beklenir, gelen güçlü ne bekler? Birinin orda ki olmak, ona sığınacak bir omuz olmak isterken, yanındaki, kendi dünyası, sorumlulukları. Yorulmaz mı? Sığınacak bir ana dizi aramaz mı? Uzanıp ana kucağına, korkmadan utanmadan ağlamak istemez mi? Güçlü olmak kolay mı? Güçlü olmak, sığınak olma, omuz olmak, en önemlisi, hem yanındaki, hem orda ki olmak kolay mı? Sıyrılıp bütün yüklerinden, bir ben olarak, hiç bilmediği, beklentilerin olmayacağı yerlere bir Pazar sabahı çıkıp gitmek ister mi? “biri bekliyor” diye düşünmeden saatlerce denize dalıp, sadece zamanı öldürmeyi ister mi? Orda ki hep kaya gibi, ana gibi, sevgili gibi, dost gibi, ipek çarşaflar gibi, askeri emir gibi sert ve kararlı olmalı. Hem şiir gibi yoksunlukları anlatan, hem hikâye kadar gerçekçi, nedeni sonucu olan.
Peki, hep oradaki düşünülür de ya oradaki kişinin yanında biri var mıdır? Ya da onun sığınacağı bir başka oradaki...
YanıtlaSil*********************************************
Ben olsam böyle yazardım.Çünkü böyle gerekiyor.
Bu yazdığıma da, "ben yazar olmak istemiyorum" diye itiraz edebilirsin.