29 Mayıs 2012 Salı

SÖYLENMEMİŞ AŞK


Kadın yorgun, kadın şaşkın. Tanımadığı terkedilmişliğin içinde , evinden yüzlerce kilometre uzakta. Tanışmaya hazır bir şehirde, insanlar aynı. Çocukluğunda hep duyduğu ve farklı sandığı bu şehir hiçte yabancı değil, hatta gülümseyerek çok eski bir tanıdığı karşılar gibi kucak açıyor, gönülden insanları. Bahar gelmiş, şehir kirli. Bu kaçıncı şehri kısa sürede gördüğü, on beş  mi? Güneydoğudaki illere girişi geldi aklına. Önce çöpleri karşıladı kentin, böyle anlaşılıyordu şehrin yaklaştığı. Hep gülümsedi “ Evet burada yaşama başka türlü bakılıyor” Şehir anlayışı farklı. Terkedilmişlik hissiyle kendilerini çöpleriyle boğarak mı cezalandırıyorlar acaba. Kadında terkedilmişliğini sigarayı artırarak zarar veriyor kendine emanet bedenine. “ Bu şehir farklı.” Yüreğinden diline gelip sesiz kalmış sözcükleriyle. Hala eskilerin izleri yenilerin izlerini siliyor. Eski yaşıyor, yeniler onları parlatıyor. Geçmişin mozaiğinin içinden beyaz güller gülümsüyor. “ Ben hayatım sen gelip geçici” derken güzel, alımlı ve herkes tarafından beğenildiğinin farkındalığında ukala dikiyor gözlerini, geçmişin izlerinde omuzları çökmüş kadına. Kadın yutkunuyor “ Sende geçicisin ama bunun farkında değilsin. Oysa ben biliyorum. Ya sen her mevsim burada açtığında  mozaiklerdeki aşkları, kavgaları görmez misin?” Kadın dönüyor gözlerinde bulutlarla. Bir erkek süzülüyor ansızın bakışına. Önce mesafeli. Kadın mesafeyi daraltıyor. Hikayelere hikayeler katarak erkeği yanına çekiyor. İçinde fırtınalar, uzanabildiği yerde geçmişin çoktan geçmiş ama hiç bitmemiş güzelliği, gözlerini dikmiş beyaz güller. Erkek cebinden çıkarıyor bıçağını ve beyaz güle dokunuyor, gülün canı acımıyor kadın gülümsüyor, hüzünleri içerilere göndererek. Gül kadının eliyle buluşuyor ancak gözler kaçak. Anlatıyor erkek, kadın anlatımlarına hile katıyor. Belki de içindeki fırtınaları oraya bırakmak istiyor. Erkek kadının hüzünlü yanına dokunuyor, kadın irkiliyor. Fırtınalarıyla orda kalmak istiyor ama gitmeli zaman daralıyor. Arkaya gözlerini bırakıyor. Erkek sadece bakıyor. Kadın gidiyor, fırtınalarıyla, gözlerini uzak, yüzlerce kilometre uzaktaki o şehirde bırakarak. Erkek ne yaptı arkasından bilinmez, ancak kadın geçen yıllara rağmen hala orda bıraktığı fırtınalarıyla kalmış gözlerini düşünmekte, bir de sessizce süzülüveren esmer tenli erkeği.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KAÇ KİŞİYİM

ben kaç kişiyim ..... sen kaç kişisin deme tekim, birim tek olsan bir olsan sevmezdin beni ..... olduğum gibi sevmezdin öfkemde, sabrım da, ...